1908 Devrimi ve Alman Basını: "Bu, yalnız benim için değil, bütün Türk milleti için büyük bir tarihî gündür."
- Tolga Şirin
- 29 Ağu
- 2 dakikada okunur

Bugün bir vesileyle Neue Freie Presse isimli gazetenin 25 Temmuz 1908 tarihli sayısı elime geçti. Gazete, doğal olarak, ilk sayfasında bizim Hürriyet Devrimimize uzun uzun yer veriyor. İlerleyen sayfalarda ise Midhat Paşa'nın oğlu Ali Haydar Midhat Bey'le bir röportaj var.
Röportajı yapan gazeteci, devrimin haberini bizzat getiriyor. Ali Haydar Midhat Bey göz yaşlarını tutamıyor ve "Zavallı babam! Şimdi onun ruhu yeniden dirildi. Bugün, bir oğul için, babası ve babasının fikirleri adına en büyük bayram günüdür.” diyerek babasını yad ediyor.
Biz de istibdadın kurbanı Midhat Paşa'nın anısına röportajı çevirelim:
***
Bugün sabah saatlerinde Dışişleri Bakanlığı’na Selanik Konsolosu’ndan bir telgraf ulaştı. Telgrafta, Osmanlı Anayasası’nın bugün ilan edilmesinin beklendiği, halk arasında büyük bir coşkunun hâkim olduğu ve kalabalık bir kitlenin sokaklarda şu sloganlarla yürüdüğü bildiriliyordu: “Yaşasın hürriyet, yaşasın anayasa!”
Özellikle şu nokta vurgulanıyordu: Beş bin Arnavut da harekete katılmış ve özgürlük nidalarına iştirak etmişti. Öğleye doğru İstanbul’dan resmî telgraf geldi: Sultan, Midhat Paşa’nın Anayasasını yeniden yürürlüğe koyduğunu ve Meclis’i toplayacağını bildirdi. Öğleden sonra, Makedonya’daki hareketi Paris’ten yöneten Jön Türk Komitesi muhabire şu telgrafı yolladı: "İç örgütümüzden bir telgraf aldık; Sultan’ın Anayasa'yı ilan ettiği bize doğrulandı. Bu haberi size sevinçle bildiriyoruz.”
Bu haber üzerine Midhat Paşa’nın oğlu Haydar Midhat Bey ziyaret edildi. Champs-Élysées yakınlarında bir otelde oturuyordu. O sırada yanında, aynı sokakta yaşayan dostu Musurus Bey bulunuyordu. Musurus Bey de bugünkü harekette önemli bir rol oynamaktaydı. Muhabir kendilerine şöyle seslendi: “Büyük olayı bilmiyor musunuz? Sultan, Anayasa'yı ilan etti ve Meclis’i topladı.”
Musurus büyük bir sevinç gösterdi. Haydar Midhat ise gözyaşlarına boğuldu ve şöyle haykırdı: “Zavallı babam! Şimdi onun ruhu yeniden dirildi. Bugün, bir oğul için, babası ve babasının fikirleri adına en büyük bayram günüdür.”
Haydar Midhat, duygulu bir biçimde babasından söz etti: Anayasa'yı kurmuş, fakat Sultan tarafından devrilmişti. Büyük devlet adamı sürgün edilmiş, mal varlığına el konmuş, Arabistan’da acılar içinde hayatını kaybetmişti. Ve şimdi, dedi Haydar, “O haklı çıktı!” Ardından şunu ekledi: "Yalnızca Anayasa'nın ilanı yetmez. Genel af da ilan edilmeli. Hapishaneler siyasî kurbanlarla doludur. Bu talihsiz insanlar derhâl serbest bırakılmalıdır."
Söz alan Musurus Bey ise şöyle konuştu: “Seçim kanunu henüz adil değil. Yeni bir seçim kanunu yapılmalı, gayrimüslim unsurlar da adil biçimde temsil edilmelidir. Anayasa'nın yürürlüğe girmesi yalnızca Türkiye’nin iç meselesi olarak kalmamalı, uluslararası ilişkilerde de etkisini göstermelidir. Türkiye, uluslararası yükümlülüklerini dürüstçe yerine getirmelidir. Anayasa gerçekten yaşamalıdır. Sadece kâğıt üzerinde değil, hayatın içinde olmalıdır. Sarayın nüfuzu kırılmalı, parlamento gerçek iktidar olmalıdır. İltimas ve kayırmacılık sistemi ortadan kaldırılmalıdır.” Sohbet daha sonra Kamil ve Said Paşa’ya geldi. Haydar Midhat şunları söyledi: "Said Paşa babamın anayasasını boğdu. Ona güvenilmez. Ama çok zeki bir adamdır."
Musurus Bey ise bir hatırasını anlattı: “Midhat Paşa yirmi yıl önce Viyana’da bulunduğunda, Veliaht Prens Rudolf onu Schönbrunn’da olağanüstü bir onurla kabul etti. Rudolf, Türkiye’deki reformlara büyük ilgi duyuyordu. Uzun uzun bu meseleler hakkında konuştu. Anayasa'nın zorunluluğundan söz etti ve Midhat Paşa’ya adeta bir prens gibi muamele etti.”
Görüşmenin sonunda ikisi de aynı noktada birleşti: "Anayasa boş bir söz olarak kalmamalı. Gerçekten uygulanmalı. Her şeyden önce genel af ilan edilmelidir."
Haydar Midhat ise duygulanarak şu sözleri yineledi: “Bugün babamın ruhu yeniden dirildi. Bu, yalnız benim için değil, bütün Türk milleti için büyük bir tarihî gündür.”
Yorumlar